18 Aralık 2009 Cuma

MeleK..



Senden kalan tek uğurdu;
Elinde sazı, konmuştu yüreğime
Kanatları küçük bir melekti o,
Uçtu gitti, kim bilir nereye...



Kundaklamıştım meleğimi
Beslemek için benliğimin her köşesine,
İhtiyacım olurdu, bakardım
Uçtu gitti öylece kaldım...




Uçup gitmemiş melek
Yorganıma takılmış,
Yüreğimin beşiğinde sallanırken
Uçtu sandığım an ısıtanmış...



Sahibi melekten önce gitti
Kiracısıydım o kanatların,
İhtiyacım varken uçmazdı
Sahibin kadar güçlü değildi kanatların ...

16 Kasım 2009 Pazartesi

YAZAMAMAK..


Yazamamak..
Kalemi her eline alışında
Tek kelime aksettirememek varlığına
Dünde kalan tek izi taşıyamamak
Yarınlarda bulamamak seni.


Yazamamak..
Git gide çoğalırken sensizliğin yankısı
Sayfaları her açışımda
Boş boş bakmak anlamlarına
Bir anlam veremeden bitirmek seni.
Yazamamak..
Elinde, kalemim sanki
Sen gelsen değişecek kalemimin hareketi
Ustura gibi aniden kesti
Kalemim senin yanında keskinleşti.


Yazamamak..
İlhamların eşiğinde kaybetmek seni
Çok istemek, delice
Her yazdığım seni anlatsa keşke
Açtığım her sayfa kapadı bir anda seni.

CENAZE


Kapılar açıldı, uzun süre sonra
Ben açtım, engel olamazdım
Ruhum bedenimle barıştı
Sustum, küs kalamazdım
Yüreğimin kanatlarını zorladım
Uçtu tutamazdım
Tutacak biri var sandım
Geçmişimin bir iziydi yansıdı
Silmek istemedim, o da sahte olamazdı
Beklilerle adımlarımı attım
Tek değilim sandım, aldandım
Ama olsun anladım
Tuttum kopardım olumlu her şeyi
Beyaza bürüdüm yüreğimi
Sardım sarmaladım
Son yolculuğuna uğurladım
Ardından tek gözyaşı akıtmadım
Açılan kapılara lanetler yağdırdım
Bir sahte yüz daha tanıdım
Kırılmadım, kızmadım
Sahteliklere yok itirazım
Şimdi bir cenaze daha
Soğuk betona yığılmış
Ruhu bedeninden tekrar ayrılmış
Sevmemiş, inanmış
Artık yas zamanıymış
"Ey yüreğim senin cenazen ben ölmeden kalkacakmış"

FATMA ÖZER

6 Kasım 2009 Cuma

HİÇLİK..



Keman sesi çalar hep içimde,
 İçime işleyen bir hiçliğin gölgesinde,
Ağlar keman bir anda,
Kulaklarım sensizliğin senfonisinde…

Bir acıdır ki keman acıdıkça fenalaşır,
Acım büyür sızıların esaretinde,
Birden ağlayan kemana piyano eşlik eder,
Acısını paylaşır hiçliğimin de…

Kimse bulamıyor,
Herkes kendi varlığının diplerinde,
Gezinmek fayda vermiyor,
Bu hiçlik ne büyük bir sessizlikte…

Dalıp gidişlerimin konakladığı yerdir,
Keman sesinin dokunduğu o evde.
Gizlice buluşur acılarım,
Hiçliğimi de alır arasına ağlamasın diye…

Bitmeye yakın uğurlar piyano sensizliğimi,
Keman sesi dinmez su döker gidişine.
Her dinlediğimde başka acı siner,
Aralıksız yağar hiçliğim gelmeyişlerine…

Fatma Özer

SEN OLDUKÇA




Varlığını kağıtlara anlatmak acı olan.. Sancılardan geçen bir yokluk aslında adın.. En diplerde, çok derinlerde seni sen yapan ormanların adı.. Yaklaştıkça korkuyorum, sana değdikçe tenim gün ağarıyor yalnızlığımda.. İçinde acıyı barınak yapan bir taht kavgasında.. Sana itaat ettikçe günahkârım..

Olmadık anların peşinden koşar adımlarım.. Şiirlerimin her satırını kovalayan, bir benzetmeler diyarında yolculuklarım.. Adını andıkça, zikrettikçe varlığını, bir şimşek çakar odamın ıssızlığında..Yalvarışlarımdan uyanır, can çekişen bedenim, bak oda bilinmeyen bir sensizliğin katında.. Ben seni zikrettikçe lalım..

Sesler, seslerin bıraktığı izi bilir misin? Duymaktan korktuğun her heceyi, hazmetmek için sallandırdığım o dar ağacındaki düşüncelerin.. Kalemini her kırışımda benim kalemimdeki sitemin dimdik durduğunu görebilir misin? Uğruna silgilerini yitirmiş bir kalem olmakta dağarcığım.. Ben seni yazdıkça, ağaracağım..

Yolculuklar, anlamı artan o durakların sayısı.. Her durak seni anlattı, gelip geçtiğim her durak.. Senden geçmek, senden vazgeçmek, susuzluğun vermiş olduğu, kana kana gidilen yolda içmekti sana ait olan o kayıpları.. Sana yetişmek içindi o yerden kaldırdığım dal parçacığı.. Sensizliğin huzuruna çıkmaya cesareti olamayacağı, o sarartılı yaprakların diyarı.. Bakacağım, ben sana gelmeye çalıştıkça, senin düşüncelerinde boğulacağım..

Unutulmuş bir yağmur damlası kirpiklerin.. Akamayan kuraklığın haberciliğinde.. Sanki yaş değmemiş, ezgilerde saklanmış, kısık tonlarda bir yanılmışlık sözlerin.. Güneş mi var dersin? Yok!! Kuraklığın sebebi karanlığının hükmünden..Bu hükümle bir ışık arayacağım, aydınlığım sen oldukça, kararacağım..

Islanmamış bir sendin kirpiklerimde, yağmur seslerine alışkın bir tenin sahibiydi, hükmünü verdiğin gölgelerim.. Adın yoktu, adını koyamadığım tek varoluştun, ben yağdıkça senin teninde, senin günlerinden akıp duracağım, fark etmediğin bu kayboluşta ilk aşkı tatmanın, sebebi ben olacağım..

VEDA



Zor oldu..

Son defaydı varlığını tatmam..
Son kezdi ellerine dokunmam..
Vedaların en acısıydı biteceğini bilerek gitmek..
Ne zordu gözlerinde kendimi son kez izlemek..
Sarılışlarının esiri olmak..
Ne acıydı kaybetmek..
Sana doyamayan yüreğimi ne zordu kandırmak..
Akmasın diye tuttuğum göz yaşlarım vardı..
Ne zordu onları gözlerime hapsetmek..
Adımlarımı olabildiğince ufak atmak..
Olabildiğince uzatmak yolları..
Ne zordu durağa doğru yol almak..
Yarım olan ay gökyüzünde..
Bulut kapatmaktaydı yarım kalmışlığını..
Ne zordu yalnızlığıma seni örtü yapmak..
Ay bile umutluydu parlaktı inadına..
Bütün olacaktı bir gün mutlaka..
Ne imkansızdı seninle bir bütün olmak..
Ayrılığın kaldırımından indim usulca..
Köşeyi döneceğiz iki yabancı gibi o sokakta..
Çıkacak varlığın yine önüme bir daha..
Daha hiç hazır değilim diyen dudaklarına..
Gitme demek ne zor bu defa..

FATMA ÖZER

GALATA KULESİ


Hep vardır varlığı adı gibi
Yanından geçmişsindir, var oluşunun
Gözlerinde yüksekliği büyümüştür
Asfaltı ezip geçmiştir, ayakların
Hep bahaneleri süslüdür yorgun oluşunun
Siyahı çökmüştür, duvarlarına kaybetmişliğin
Vuslatı yaşamaktı en dibe inmişliğin
Güç vermiştir sana bir el
Yokuşlar çıkmışsındır onun için
Varmak istersin ezdiğin asfalta
Bulursun Galatayı onunla
Alnındaki yıkkınlık belirir bir anda
Sorgulamazsın girersin o kapıya
Korkular inşa edilmiş her kata
İçine bir tutam hüzün serpilir
Bir tutam heyecan ve hıçkırıkların yanı sıra
Katmerleşmiş isteklerinden bakarsın
Zerreni keşfeden bakışlar nutkunda
Yüksekliğe varıp gölge aramakta sıra
Kimisi inancı için eğilmiş
Kimi beton yığınlarında
Kimi arsız dokunuşlar huzurunda
Bir de sen vardın, anlamalıydın
Benimle olmak, Galata'dan çıkmak yolculuğa...


                                                                 Fatma ÖZER


5 Kasım 2009 Perşembe

ISLANDIMMM...




Islandım...

Yavaş yavaş ıslandım,
Damla damla yağdı üstüme yağmur
Damla damla akıttı acısını
Kaygılıydı kaldırımlar
İçine emdi yağmurun her damlasını
Karanlıktı bulutlar
Gölgelemedi siyahlığı, yağmurun pırıltısını

Islandım...
Umrumda olmayan bir dünyada
Islandı yalnızlığım adım adım
Gözyaşımla buluştu damlalar
Acımı paylaştı sanki
Taa ki tadı dudaklarıma gelene kadar
Bu sefer kanmadım
Dudaklarımdan aktı gitti tutmadım

Islandım...
Hüzün eserken acımadan
Birden nem tuttu adımlarım
Titredi dizlerim, yorgunlaştı bakışlarım
Tenime değdi yağmur
Aktı gitti iliklerime
İliklerimde tadın, dudaklarımda adın
Nihayeti olan son damlamdın

Islandım...
Yavaş yavaş ıslandım...

Fatma Özer



SEN VE BEN


Sen anlamlı anlamlı bakmayı seviyorsun
Ben anlamların ardındaki seni aramayı
Sen umursamamayı iyi beceriyorsun
Ben umursanmadığım halde göz yummayı.

Sen sabahları uyumayı seviyorsun
Ben geceleri rüyalarımda seni misafir etmeyi
Sen geceleri uyumazsın
Ben gündüzleri.

Sen gerçekleri yaşamayı seviyorsun
Ben gerçek olmadığını düşündüğün her şeyi
Sen güçlü olmayı başarıyorsun
Ben güçlü olanın ardındaki kimsesizliği.

Sen yaşanılanı bir anda çizmeyi seviyorsun
Ben çizilen her şeye şekil vermeyi
Sen şekil almamışlığı kabullenmişsin
Ben sana en iyi şekli vereceğimi...



Fatma ÖZER

...::GELSEN::...


Sen gelsen önce
Karanlığıma perde açsan
Işık sızsa yalnızlığıma
Ardından sen binlerce mum yaksan.
Ellerin değse önce
Kapanan kapıları sonuna dek açsan
Anahtarını yastığımın altına koysan
Ardından üzüntüleri ardına dek kapatsan.
Gözlerin baksa önce
Göz yaşlarıma engel olsan
Gözlerinde bir yer açsan bana
Sonra yağmurlu mevsimleri yaşatmasan.
Sevmelerin dokunsa yüreğime sonra
Titredikçe korkularım, sözlerinle güneş açsan
Yokluğunun gölgeleri dahi yok olsa
Sen gelsen ve gitmesen
Kapasam kapıları yalnızlığa...



 Fatma ÖZER

4 Kasım 2009 Çarşamba

BUĞDAY TARLASI..


Gözlerimi kapadığımda bir ses alıp götürüyor ruhumu çok uzaklara.. Bilinmedik bir diyarın bekçileri kollamış sanki adımlarımı.. Esintilerin hapsinde bir ten var ve gölgem gibi yakın.. Eteklerimden dökülen bir yalnızlık sarmış o sararmışlığı..



Bir gün batımı var gözümü her kapadığımda.. Güneşin yok olduğunu hissettiriyor sanki.. Bir koyu siyahlık katıyor buğday tarlalarıma.. Anlatmaya kalkışsan sanki yağmur yağacak ve bırakacak göz kapaklarına toz duman ne varsa..


Acı bir ateş var gözlerimi açamadığım bir manzaranın uğultusunda.. Nice susuzluklar barındırmış sanki.. Kana kana içesi var suyu.. Zerremin her köşesi umulmadık bir kovalamacada..


Hep bir keman sesi var buğdaylarımın esintilerinin yolculuğunda.. Ne yöne çevirse başını güneş batıyor sanki avuçlarında.. Beyaz elbiseli küçük bir kız o mecranın tam ortasında.. Altın sarısı bir taç takmış başına.. Sanki kırık ama birleştirilmiş zoru zoruna..


Her taç taktığımda içimi acıtan bir altın sarısı kırılmışlık var tarlamda.. Uçsuz bucaksız bir kızıllık sarmış sanki gözlerimi.. Kin sanar rüzgar esip gözlerime dalınca.. Oysa kaybolan bir sararmışlığın acımasıydı o yansıma..


Her yansımanın karşısında bakmak istemediğim bir ayna doğuyor duvarlarıma.. Aynalar hep bir buğday tarlasının tam ortasında.. Bir diken gibi battığı oluyor bazen, kimi zaman kuş tüyü yastık misali başucumda..


Şu buğday tarlaları bir yolculuk gibi gözlerimden akıp gidiyor aynalarımda..

VAR

Haksızlıklarla dolu bir hayatta olmak için vardık sanki hepimiz.. Bir şeylerin kurbanı oluverirdin bir anda ve engel tanımazdı hiçbir acı.. Nedenini anlamadığın bir yazgıya sürüklenirdi alnındaki çizgiler, ellerindeki kırışıklıklar ve nemli olan o gözler.. Nedenini bilmediğin bir acı konardı bulut gibi önce ve bilirdin acının damla damla yağacağını.. Nice enkazlar barındırdılar o acıların altında yitik, nice hayaller battı o gemide.. Ellerinden boşalan bir umutsuzluk var..Dizlerinde çocukluktan eser kalmayan o çizikler, kabuk tutmadı nicedir.. Baba sesi gelmiyor o şehirde, ‘güçlü bir el gibi' ne zamandır.. Annen silemiyor yaralarını.. Silinmeyen izler mi besledik?.. Masum masum kenarda ağlayan o ses adı yalnızlık, ne kadar acı acı çağırıyor kimsesizliğine seni.. Gülen nice gözlere aldanan kulakları mı dinledik?.. Galiba bundandır hep yanıldık..




Kötülükler inşa edesi var bugün kalemlerin atasının.. Kötülükler inşa edesi var bugün umuda dair imlaların.. Ünlemler inşa edesi var tüm satırların.. Anlamsız söz öbeklerinin arkasına sığınası var parmakların.. Yanılgıların izi var her resimde..


Yağdığına binbir pişman olan sennn hey senn ‘adlanılmışlık’, aldandığın o tene kirlilikler saçasın var.. Kendi kirliliğini temiz sularda temizleyemeyen 'acizlik' evet sen!! Senin esaretinde olan ruhlara isyan edesim var..


Esaretin kendisi gölgeler.. Şu anlamlarına dahi anlam veremediğim dünyada nice iman etmediğim hayal kırıklıkların var…

SUSMA DERLER YANLIŞ!!




Bazen sorarlar neden susuyorsun diye.. Susmak öyle bir susmak ki anlatılamaz sanki.. Susmak öyle bir sessizlik ki duyulamaz sanki..

Derler..

Yanlış!! suskunluklar duyulur aslında onca sesin kalabalığında.. Sessiz çığlıklar anlatılır gözlere bakıla bakıla.. Rahatsız etmemek gerek susanları..

Üstelemek Derler...

Yanlış!!

Arayış başlar sonra.. Uyuyamazsın.. Kalkarsın Sabahın kuru soğuğunda..
Fındıklı'da sabah kahvaltısı yaparken bir simit elinde, anlarsın.. Murathan Mungan gelir ve Bıçak der..Fısıldar gider.. Son dizeleri gelir aklına ve susmak dersin..

Bıçaklar iz bırakmaz derler..

Yanlış!!

Suskunluğunun sebebi ne dersin.. Dalgalar şahit olur sessiz çığlıklara.. Bıçak gibi söyler yine..

''Susuyorum...Ölülerim uyuyor kalbimde''....


Uyanmaz derler..

Yanlış!!!




***

'Ayakkabılarına bak ve sade oldukları için şükret... Çünkü, birinin fazla kırmızı ayakkabıları varsa çok dikkatli yaşaması gerekir.'